Zamanı Yaşamak

Saat ilk bakışta yalnızca zamanı gösteren basit bir araçtır. Zaman ise salt fiziksel bir ölçüm değil, metafizik ve manevi bir perspektiften değerlendirilmesi gereken derin bir olgudur. Yüzyıllar boyunca zamanı anlamak için takvimler yaptık, hesaplar tuttuk ve yıldızları takip ettik. İşte bu yüzden kolumuzda taşıdığımız bir saat, hem kişisel yolculuğumuzu hem dünya görüşümüzü temsil ediyor. Köklü ve naif Japon kültürünün önemli bir markası olan Seiko ile kurduğum bağ, onun hikayesi ve zanaatkarlığı ile birleşince saat hobisi benim için keyifli bir yolculuğa dönüştü.

Bu yazıda Seiko’nun kuruluşundan günümüze uzanan hikâyesini ve benim sahip olduğum Seiko modellerinin tasarımını, teknik özelliklerini ve neden mekanik saatlere sahip olmak istediğimi anlatmak istiyorum. Ayrıca okuyanlara mekanik saatlerin ruhunu göstermek istiyorum çünkü mekanik bir saat taktığınızda yalnız zamanı değil, bir geleneği, bir zanaatkârın nefesini ve yüzyılı aşan bir kültürü taşırsınız.

Japon Zanaatkârlığının ve Naifliğinin Markası: Seiko

Seiko saat markasının hikâyesi 144 yıl önce Tokyo’nun Ginza bölgesinde başlıyor. 21 yaşındaki genç girişimci Kintaro Hattori, 1881 yılında küçük bir saat tamiri dükkânı açarak işe başlıyor. O zamanlar Japonya modernleşmenin henüz başındaydı. Japonya’nın kadim medeniyeti 19.yy modernleşmesiyle birleşince Hattori sadece tamirciliği değil, dünya standartlarında saatler üreten bir marka olmayı hayal etmişti. Bu vizyonla;

📌1892 tarihinde Seikosha fabrikasını kurdu. Seikosha’nın anlamı ise “mükemmel işçilik evi”dir.

📌1913 yılında Laurel markasıyla Japonya’nın ilk kol saatini üretmiştir. Bu tarihe kadar köstekli cep saati diye adlandırdığımız saatler yaygındı.

📌1969 yılında dünyanın ilk quartz kol saati Seiko Astron üretildi. İsviçre için “Quartz Krizi” dünya için ise “Quartz Devrimi” diye adlandırılan teknoloji atılımı sadece saat sektörü için değil, yeni dünya için de ilham kaynağı oldu. Quartz saatler “pilli saat” diye anılmaktadır.

📌1999 yılında ise Spring Drive adını verdikleri hassas hibrit bir mekanizma üretildi.

Tüm bu gelişmeler sayesinde Seiko; geleneksel Japon zanaatkârlığını, teknolojik yenilikleri ve ulaşılabilir kaliteyi bir araya getiren ender markalardan biri olmuştur.

Mekanik ile Quartz Saat arasındaki fark nedir?

➡️Mekanik saatler, manuel el ile kurmalı saatler ve otomatik saatler olmak üzere ikiye ayrılır. Otomatik saatlerde zaman fiziksel bir hareketten gücünü alır. Kol hareketiyle dönen rotor sayesinde enerji açığa çıkar ve mainspring/ana yay bu enerjiyi depolar. Ana yaydan boşalan enerji, dişli sistemini çalıştırır ve denge çarkına iletir. Mikro ölçekte çalışan yüzlerce parçanın kusursuz uyumu ile saniye ibresinin akıcı hareketi ile zamanı ölçeriz. Bu saatlerin üretiminde el işçiliği ve emek vardır. Kolumuzda takılı olmazsa ana yayın enerjisi bittiğinde saat durur. Ana yay ortalama 40 ile 80 saat arası güç rezervi yapabiliyor.

➡️Quartz saatlerde enerji kaynağımız pildir. Pilden çıkan enerji akımı quartz kristaline gider. Kristalin titreşimi elektronik devreler tarafından sayılır ve saniye ibresi atlayarak ilerler. Quartz teknolojisi bize daha az parça ile basit ama daha kusursuz bir ölçüm sağlar. Takmasak dahi pildeki enerji bitine kadar çalışmaya devam eder. Pillerin otalama ömrü 3-5 yıldır.

Özetle, mekanik saatler ruhu olan bir hikâyedir. Quartz saatler ise kusursuz çalışan bir makinedir. Mekanik saatler ustalık, gelenek ve yarattığı karakter ile özleşirken quartz saatler ise modernliği ve uygun maliyetli teknolojisiyle özleşir. Mekanik saat zamanla duygusal bir bağ kurmamızı, quartz saatler ise zamanla mantıklı bir anlaşma yapmamızı sağlar. Bileğinizde hangi mekanizma saati taşımayı seçerseniz seçin, aslında bir zaman felsefesi seçmiş olursunuz.

“Swiss Made” ile “Made in Japan” arasındaki fark nedir?

İsviçre dünya saatçilik tarihinin merkezi konumundayken 1969 yılındaki quartz devriminden sonra saat piyasası Japonya’ya kaymış ve birçok İsviçre saat markası maddi sıkıntıya girerek iflas etmiştir. İsviçre saat piyasasını kurtaran adam ise Lübnan asıllı Nicolas Hayek olmuştur. Nicolas Hayek 1985 yılında Swatch’un başına geçtiğinde pilli quartz mekanizmaya ve plastikten yapılmış kayışlara odaklanarak maliyetleri düşürmeyi hedefledi. Plastik kayışlarda ünlü tasarımcıların modellerini ve iddialı renkler kullanarak modern bir görünüm sağladı. 90’lı yıllara geldiğimizde en yeni İsviçre saat markası Swatch, ülkesinin en karlı saat markası olmuştu. Bu büyüme sayesinde tarihi 100 yılı aşkın ama iflas etmiş durumdaki İsviçre saat markalarını satın aldı. Omega, Blancpain, Rado, Longines ve Tissot gibi otomatik mekanizmalı ve prestijli markaların sahibi aslında daha ucuz, basit ve kısa ömürlük quartz saatler üreten Swatch olmuştu‼️

İsviçre saat markalarına nazaran Sekio’nun niçin bana daha sıcak ve samimi geldiğini anlatmak istiyorum ➡️ Swatch Grubunun önemli bir pazarlama ve segmentasyon stratejisi var. Swatch Grubu her yaş ve gelir grubuna hitap edecek markaları kendi bünyesinde bulundurarak bir kişinin tüm yaşam döngüsünde yer almayı hedefliyor. Örneğin,

  • Hızlı tüketimi seven ve düşük bütçeli 15-25 yaş arası gençler için Swatch,
  • Üniversite öğrencisi veya kariyer hayatının henüz başındaki kitle için Tissot,
  • Meslek hayatında kıdemli konuma gelmiş ve daha kalite odaklı 35-50 yaş arası için Longines,
  • Ekstrem farklılıklar ve yenilik arayan kitle için Rado,
  • C-Level yöneticiler veya prestij odaklı üst gelir grubuna ait iş insanları için Omega markasını grup içinde bulunduruyor.

Böylece bir kişi 15 yaşından itibaren tüm ömrü boyunca, hangi gelir grubuna ait olursa olsun Swatch Grubu markaları içerisinde kalabiliyor. İsviçre’de Swatch gibi iki büyük grup daha vardır. Richemont Grup bünyesinde A.Lange&Söhne, Vacheron Constantin, Jaeger-LeCoultre, IWC, Panerei ve Cartier gibi markaları bulunduruyor. Moda tekstil markalarıyla bilinen Louis Vuitton/LVMH Grup bünyesinde TAG Heuer, Hublot, Zenith ve Bulgari saat markalarını bulunmaktadır. Bu 3 grupta aynı pazarlama stratejisini uygulamakta ve İsviçre saat piyasasının genel hakimi durumundadır.

Bana göre bu pazarlama ve segmentasyon çalışmaları markaların doğallığını ve samimiyetini kaybettiriyor. Bir saat tutkunu olarak manipüle edilen kişi olduğumu hissetmeme sebep oluyor🤔 Buna karşılık 144 yıldır hiç el değiştirmeden Hattori Ailesinin yönetiminde olan Seiko ise her yaşa ve gelir grubuna hitap ederek daha samimi, doğal ve özgün olduğunu hissettiriyor⭐️

İstisnai olarak bağımsızlığını hala koruyan Patek Philippe, Audemars Piguet, Rolex ve Oris ise hala özgünlüğünü ve 100 yılı aşkın tarihini aynen koruyan İsviçre markaları olarak saygınlığını devam ettirmektedir.  

Benim Seiko Yolculuğum: Modellerim ve Hissettirdikleri

Bu bölümde sahip olduğum Seiko modellerini, neden tercih ettiğimi ve bende bıraktığı izleri anlatmak istedim. Çünkü her modelin kendine has bir duruşu, hikâyesi ve kullanım senaryosu var.

Seiko Prospex SPB210J – Alpinist Serisi 🏔️

Seiko, Japonya’nın zorlu coğrafyasında çalışan dağcılar için 1959 yılında bu saati üretti. Sağlamlığına ek olarak ender saatlerde bulunan pusula özellikli iç bezeli sayesinde dağcıların ve macera severlerin istikametini belirledi. Land/Field watch kategorisindeki bu saate “dağcı” anlamına gelen “Alpinist” adı verildi. Günümüzde doğayı ve basit şıklığı sevenlerin kullandığı Seiko’nun en kült modellerinden biri oldu.

Seiko’nun in-house mekanizması olan 6R35 kalibre 70 saat güç rezervi sunuyor. Saat ayrıca antirefle uygulamalı safir cama sahiptir. Diplomat toka diye adlandırılan klipsli deri kayış ise hem kullanım kolaylığı sağlıyor hem de kayışın deforme olmasını engelliyor. Saatin güneş ışığının açısına göre ton değiştiren yeşil kadranı en iyi sunburst uygulamalarından biridir. Yeşil kadranın, gold kasa ile buluşması oldukça sofistike bir hava yaratıyor. Alpinist Serisinin en yaygın modeli gümüş kasa SPB121 dir. Benim sahip olduğum SPB210 gold kasa modeli çok yaygın değil. Bu saati bulmak için çok aradım ve bekledim. Bu arayıştaki en büyük motivasyonum yeşil kadranın gold kasa ile sağladığı kusursuz uyum oldu 🙂

Diğer detaylar için resmi sayfa ➡️ https://www.seikowatches.com/tr-tr/products/prospex/spb210j1

Seiko SRPJ47K – Efsane Seiko 5 Serisi

Seiko 1963 yılında uygun fiyatlı, otomatik mekanizmalı, dayanıklı ve geniş kitlelere hitap eden bir saat serisi çıkarmak istedi. Bu modellere “Seiko 5” adını verdi.

Seiko 5’in adı sahip olduğu beş özellikten gelmekteydi. Peki bunlar nelerdi?

  1. Otomatik mekanizma,
  2. Gün ve tarih göstergesi (Day-Date uygulaması),
  3. Su geçirmezlik,
  4. Çarpma ve darbelere karşı dayanıklı Seiko’ya ait patentli Diashock sistemi,
  5. Diaflex kırılmaz zemberek

Tam bir fiyat/performans saati olan Seiko 5’in en büyük sloganı ve iddiası ise “Herkesin bir Seiko 5’i olmalı!” oldu. Çevrenize bir bakın muhakkak babanız, amcanız veya dedenizin bir Seiko 5 saati muhakkak olmuştur. Dünyada en çok kullanılan saat modeli olarak ben de bir Seiko 5 sahibi olmak istedim 🙂

Benim sahip olduğum SRPJ47K modeli Seiko’nun 1970 yılında ürettiği ve o dönem çok ses getiren Time Sonar modelinden esinlenerek üretilmiş bir “heritage saattir”. Bu saatin kadranında kahve tonlarında özel bir cam kullanılarak 4R36 mekanizmasına ait day-date çarklarını görmemiz sağlanmış. Bu sayede saat özgün bir iskelet kasa tasarımına ve retro ruha sahip oluyor. Bu saat “diver watch” kategorisinde yer alıyor ve tek yöne döner bezeli bulunuyor. Bezelin rengi ile kadranın uyumu ise hoş bir kontrast sağlıyor. Hem tarihi hem mekanik özelliği hem de özgün tasarım keyifle kullandığım bir saat oldu.

Diğer detaylar için resmi sayfa ➡️ https://www.seikowatches.com/tr-tr/products/5sports/srpj47

Seiko Presage SRPL19J – Limited Edition Sevenler Buraya 🙂

Koleksiyonerler az ve özel olanı sever, sahip olduklarının müstesna olmasını isterler. Bu yüzden saat koleksiyonerleri limited edition/sınırlı üretim saatlere çok önem verir. Saat markaları da değer verdikleri ve anlam yüklemek istedikleri bazı özel saatleri sınırlı adet üretir. Seiko ise Presage Style60s serisine ait SRPL19J modelini sadece 3,000 adet sınırlı üretim yapmıştır. Saatin arka kasasına da limited edition olduğu ve kaçıncı saat olduğu işlenmiştir. Benim saat 3,000 adetten 2,427 inci sıradaki saat oluyor 🙂

Seiko’nun Presage Style60’s serisi 60’lı yılların sportif-klasikliğinden ilham alıyor. Retro Blue olarak adlandırdıkları buz mavisi kadrana lacivert bezel eşlik ediyor. İndeksler ise Presage serisine yakışır şekilde klasik bir tasarıma sahip. Kadran tasarımı klasik olmasına rağmen bezeli ve spor çelik bileziği sayesinde bu saat hem dress watch hem de everyday watch kategorisine giriyor. Hem takım elbiselerimle hem de hafta sonu eşofmanla dahi kullanabiliyorum.

Seiko’nun in-house 4R35 mekanizmasına sahip bu saatte limited edition olmasına rağmen hardlex cam kullanılması bence bir kusur, bu saattin camı kesinlikle safir olmalıydı. Bu da nazar boncuğumuz olsun diyorum 🙂

Diğer detaylar için resmi sayfa ➡️ https://www.seikowatches.com/tr-tr/products/presage/srpl19j1

Seiko SRPH85K – Saatin Atası ✔️

İlk otomatik mekanizmalı saatim, ilk göz ağrım 🙂 İlk saat olarak SRPH85K modelini seçmemdeki en temel sebep; saat denilince akla ilk gelen tasarıma sahip olmasıydı. 5 yaşındaki bir çocuktan saat çizmesini istersek muhtemelen bu saati çizer 🙂 İlk saatimin modası hiçbir zaman geçmeyecek, her dönem kullanılabilecek bir saat olmasını arzuladım. Çünkü ilk saatimi kızımın düğününde damadıma hediye etmek istiyorum 🙂

4R35 mekanizmasına sahip bu saat 41 saat güç rezervi sunuyor. Saatin gümüş renk kadranı hem yalın hem de dikkat çekici bir görünüm sağlıyor. Takvim penceresi bu basit tasarımı güzel tamamlıyor. Saatin orijinalinde çelik bilezik var. Gümüş kadran ile siyah deri kayışın uyumunu çok sevdiği için değiştirdim. Böylece daha nostaljik ve klasik bir görünüm sağladım. Bu haliyle tam bir dress watch oldu ve hafta içi takım elbiselerime eşlik ediyor.

Diğer detaylar için resmi sayfa ➡️ https://www.seikowatches.com/us-en/products/discovermore/srph85

🔜Son bölüme almayı planladığım ve hayalini kurduğum Seiko modelini yazacağım ama bunun için beklemek zorundayım. 2026 yılında bir Japonya seyehati planlıyorum 🇯🇵Yeni saatimi Tokyo’dan almak istiyorum. Hem farklı bir anısı hem de maliyet avantajı olsun istiyorum. 2026 yılında bu blog yazıma bir güncelleme gelebilir 😊

Yorum bırakın

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑