Osmanlılar, mübarek geceleri cami, tekke, çarşı ve sarayları aydınlatıp minarelerde kandiller yakarak ihya ettikleri için Sultan İkinci Selim devrinden (1566-1574) itibaren “leyalî-i mübareke” denilen beş geceye (Mevlid, Regaib, Mi’rac, Berat ve Kadir) kandil gecesi denmişti. 17. yüzyılda D'Ohsson'un "Tableau General de L'Empire Ottoman" (Osmanlı İmparatorluğu'nun Genel Tablosu) isimli kitabı için Fransız asıllı ressamL'Espinasse'ye çizdirdiği gravürde... Continue Reading →
İran'ı anlamak istiyorsanız Ali Şeriati'yi tanımalıyız. İran'ın köklü bir medeniyet olduğu kuşkusuzdur ama bende bu fikriyatı oluşturan ilk kişi Ali Şeriati'dir. İran bölgesini ve insanlarını sadece bize sunulan popüler bilgi ile değil, doğrudan o toprakların yetiştirdiği değerlerin gözü ile anlamalıyız. Bu söylemlerim Şeriati'yi sevdiğim yada yerdiğim anlamına gelmez. Bizler her kalemi ve her fikri derinlemesine... Continue Reading →
Araplar Niçin Bizi Sevmiyor?
Aşağıda Prof.Dr.Ahmed Akgündüz’ün bir yazısını paylaşacağım. Bu yazıyı paylaşmaktaki amacım, Ahmet Davutoğlu ile başlayan yeni dış politikamızın bir noktasına temas etmek. Davutoğlu’nun konuşmalarında sıkça bahsettiği ve dış politikamızın temelini oluşturan bir konu; Seleflerimizin bölgesel liderlikleri sürecinde bu coğrafyada huzurun hüküm sürmesi. Genel manada doğru bulacağımız bu konunun bazı hassas noktaları var. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki... Continue Reading →
I am Spartacus
Spartacus, ilk bölümünden son bölümüne kadar kusursuz ve etkileyici bir yapım olarak hep aklımda kalacak. Dizide modern yapım teknikleri izleyicide yapay bir etki bıraktırmadan kullanılmış. Bu sayede gerçekçiliği hiç yitirmediği gibi coşkuyu ve heyecanı karşı tarafa vermesini bildi. Tarihi olaylara mümkün olduğunca bağlı kalarak dizi senaryosu oluşturulmuş. Dizinin esas konusu olan 'özgürlük' dizinin sağlam bir... Continue Reading →
Ediz Hun Klasiği..
Televizyonda kanalları değiştirirken bir Türk filmi gözüme çarptı. En büyük özelliğidir Türk filmlerinin eğer bir baktıysanız muhakkak sonundaki 'Arzu Film SON' yazısını görürsünüz. Başrolde Ediz Hun oynuyordu. Hiç dikkatinizi çekti mi bilmem ama Ediz Hun filmlerinin karakteristik bir özelliği var. Genellikle Ediz Hun'un evlenmeyi düşündüğü bir sevgilisi olur. Her şey yolunda gider, birbirlerine çok âşıklardır... Continue Reading →
Memleket & Hatıra
Memleket; doğduğun yer de, doyduğun yer de değildir. Memleket hatıraların olduğu yerdir. Hani insanın aklının bir köşesinde ara ara yâd ettiği yaşanmışlıklar vardır ya işte memleket o anıların yaşandığı şehirdir. Memleket kimileri için gurur duyulan yer, kimileri için yılların hasreti, kimileri için kurtulmak istenilen bir mahpus. Aslında bu eylemlerin bu duyguların tek bir kaynağı var... Continue Reading →
Hacettepe Bu Sefer Farklı
Mezun olduğum Hacettepe Üniversitesi'nde okuyan öğrenci arkadaşlar 18 Mart Çanakkale zaferini anmak için bir dizi program hazırlamış. Takdir edilesi bu durum karşısında gurur duydum. Ama ile başlayan cümleleri sevmem ama böyle güzel ve anlamlı bir günde bir grup (kendilerini ne ve neci olarak tanımladıkları umurumda bile değil) öğrenci gayriinsani bir şekilde şiddete başvurarak okulu yakıp... Continue Reading →
Tanpınar’ın İstanbul’u..
Ah, eski İstanbul! İçten içe kaynaşan hayatıyla, durmadan çarpışan ihtiraslarıyla, kin ve sevgileriyle, birdenbire coşan nefretleriyle, kaynayan sular gibi içten dönen ve derinleşen dolaplarıyla, daima kızdırılmış bir kaplan gibi atılmağa, parçalanmağa hazır ocaklarıyla, tekkeleriyle, esnafıyla, o kadar parça parça, dağınık göründüğü hâlde istediği gün, sokakta, çarşıda, meydanda birdenbire birleşen, acayip ve korkunç bir mahlûk gibi... Continue Reading →
Galatasaray ve Fenerbahçeli Duruşum
Nedendir bilmem dün akşamki maçı izlerken ilk defa sanki Fenerbahçe’nin maçı varmış gibi heyecanlandım. Canıgönülden Galatasaray’ın kazanmasını istedim. Kaçan her atakta hop oturup hop kalktım, atılan goller ile yeri göğü inlettim. Bu duyguyu ilk defa tattığımı itiraf etmeliyim. Her ne kadar daha önceleri yenilmesi için dua etmesem de galip gelmesini de içten istediğimi söyleyemem. Peki,... Continue Reading →
İstiklal Marşı’nın Kabulünün 92.Yıl Dönümü
'Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırtmasın' Mehmet Âkif Ersoy
Bir Narsist Örneği Olarak Abdullah Öcalan..
Erich Fromm, ‘Sevginin ve Şiddetin Kaynağı’ adlı kitabında dünyada ki en büyük narsistin Adolf Hitler olduğunu söyler. Düşüncesini ispatlamak için öne sürdüğü argümanları kabul edersek, basına sızan İmralı tutanakları bize gösteriyor ki Türkiye’nin de en büyük narsisti Abdullah Öcalan’dır. Öcalan’ın tutanaklarda ki açıklamaları en sorunlu narsistin yapacağı türden. Ak Parti’ye iktidarı kendisinin sunduğunu ve darbeyi... Continue Reading →
Makam-ı Sultan
Osmanlı padişahlarının sadece bir devlet adamı ya da ordusunun başında bir komutan değil aynı zamanda ciddi bir entelektüel olduğunu biliyoruz. Hemen hemen hepsi ya şiirle ya da el sanatları ile ilgilenmiş ve çeşitli eserler ortaya koymuşlar. Fatih Sultan Mehmet’in yedi dil bildiğini bilmeyenimiz yoktur. Yavuz’un Şah İsmail'e yolladığı şiirlerdeki kıvrak zekâdan hepimiz bahsederiz. Bunları büyük bir gururla... Continue Reading →
The Pursuit of Happyness (Umudunu Kaybetme)
Gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenerek beyaz perdeye aktarılmış olan The Pursuit of Happyness ilginizi çekebilir. Severek izlediğim oyunculardan biri olan Will Smith yine üst düzey bir performans sergilemiş. İzlemenizi tavsiye ederim.. "Bir daha kimsenin sana bir şey yapamayacağını söylemesine izin verme benim bile. bir hayalin varsa peşini bırakmamalısın. insanlar kendilerinin yapamadıkları şeyleri senin de yapamayacağını söylerler.... Continue Reading →
Asi ruhumu yatıştırmak için ne çok ninni söylüyorum bilsen, zira bu yürekten daha uygunsuz, daha havai bir şey görmemişsindir. benim sıkıntılardan rahata, tatlı hüzünlerden uğursuz tutkulara geçişimi görme zahmetine bu kadar sık katlanan sana bunu söylemem gerekli mi? yüreğime hasta bir çocuk gibi bakıyorum; o istediğini yapıyor. ... Continue Reading →
Toprak ve Hüzün
Toprakları özel kılan bazı nitelikler olduğu gibi o topraklarda yaşayan insanları da özel kılan bazı hasletler var. Anadolu toprağının özelliği ‘bereket’ iken insanlarını farklı kılansa ‘hüzün’leri olmuş. Birinin müspet iken diğerinin menfi olması ilk bakışta ilginç. Burada ki temas edilen iki özelliğin birbirini desteklediğini, birinin diğerinin varlık sebebi olduğunu görünüyor. Yani Bereket hüznü getiriyor. Bereketli toprak... Continue Reading →